Duyurular İç Hukuk Kararları 26 Mayıs 2024
47Views
Dr. Gökhan Güneş, Twitter hesabından yaptıgı paylaşımda Yargıtay tarafından ByLock ile ilgili son zamanlarda verilen en önemli kararlardan birini ayrıntılarıyla açıkladı:
Yargıtay 3. Dairesi Yalçınkaya kararından sonra verdiği bir kararında, kendi uydurduğu Bylock’un münhasır olduğu iddiasını çöpe attığı gibi Yalçınkaya kararı sonrasında izleyeceği yolun ip uçlarını da vermiştir.
Şöyle ki; Yargıtay ve AYM başta olmak üzere tüm mahkemeler, Bylock’u münhasır bir uygulama ve bu uygulamayı kullanan herkesi de örgüt üyesi kabul ederek otomatik olarak cezalandırılmıştır. Bu varsayıma dayalı kabul nedeniyle de AİHM tarihinin en ağır ihlal kararını vermiştir.
Yeni kararla ilgili ilk tespit, sadece bir karı-koca arasında kullanıldığı tespit edilen, TDT’si olan ve içeriği bulunan Bylock kullanım tespitinin münhasır kabul edilmemesidir. Eğer Bylock münhasır ve sadece örgütsel amaçlarla kullanılıyorsa ve örgüt üyeliği suçunun deliliyse ve hatta güncel yargılamalarda olduğu gibi suçun unsurları yerine ikame edildiyse nasıl olmuştur da bu dosyada içeriğe kadar her şeyin tespit e münhasır kabul edilmemiştir. Yani, Bylock münhasır bir uygulama değildir. AİHM’de zaten bu iddiaya bir anlam yüklememiştir. Yalçınkaya kararından sonra bu kararın verilmiş olması bu yönden önemlidir.
Kararda dikkat çeken bir diğer husus, mesaj içeriklerinde örgütsel nitelikli bir yazışmanın belirlenememesine yapılan vurgudur. Acaba örgütsel içerik ve örgütsel faaliyet nedir?
Örgütsel faaliyet; silahlı örgütün amaçları doğrultusunda, örgüt adına karar vermeye yetkili merciiler tarafından verilmiş bir emir veya alınmış karar üzerine o örgütün faaliyetleri çerçevesinde ve hiyerarşik yapısı içinde örgüt mensuplarınca gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Burada önemli olan husus, bu faaliyetlerin silahlı örgütün nihai amacına ulaşmasına katkıda bulunması ve örgütten gelen bir talimat üzerine gerçekleştirilmesidir. Bu nedenle, öncelikle gerçekleştirilen faaliyetin örgütle bağlantısı tespit edilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra soralım;
– Güncel yargılamalar kapsamında yargılanan hangi kişinin, yargı mercilerinin nihai amaç kabul ettiği darbe teşebbüsünün gerçekleştirilmesine yönelik faaliyette bulunduğu tespit edilmiştir?
– Bu kişilere isnat edilen sürekli, çeşitli ve yoğun olması gereken faaliyetler nelerdir?
– Bu faaliyetlerin emri kimler tarafından verilmiş ve bu emir kimler tarafından yerine getirilmiştir?
– İtirafçılar bile beyanlarında böyle bir amaçtan kesinlikle haberdar olmadıklarını söylerken, suçun maddi unsuru yanında manevi unsurunun gerçekleştiği nasıl kabul edilecektir?
Kısaca, güncel yargılamalarda Yargıtay’ın kendi belirlediği ilkeler doğrultusunda suçun unsurları tespit edilemediği gibi bu aşamadan sonra da tespiti mümkün değildir. Zira, bunu ispat görevi yargı mercilerindedir ve özellikle Yalçınkaya kararı sonrası bu tespitin varsayımlara ya da suçun unsurları yerine ikame edilen kriterlere göre değil, her türlü şüpheden uzak somut ve dış dünyaya yansıyan eylemlerle ortaya konularak yapılması gerekir.